Published on Ekim 21st, 2015 | by Ebru Pelin
2Amerika’da Gözlemlediğim Zayıflama Hataları ve Türkiye’nin Hızla Amerikalılaşması
Herkese tekrardan merhabalar…
Uzun süre oldu yazmayalı. İhmal ettim sizleri. Bundan sonra iki haftada bir yeni yazı gelecek takipte kalmalısınız. Yeni bilgiler, pratik uygulamamlar , yaşamınızı kolaylaştıracak tavsiyelere devam.
Bu yazımda yazmadığım süre içinde neler yaptığımdan bahsederek başlamak istiyorum.
Geçtiğimiz yaz çalışmakla geçti. Bir sürü yeni vaka görme şansı elde ettim. Aynı zamanda bilimsel bir araştırmanın içinde bulundum. Yazın büyük bir kısmını New York Univesity’de araştırma görevlisi olarak geçirdim. Diyabet ve kalp hastalıkları üzerine çalıştım. Gerçekten karbonhidrat ve yağdan zengin olan diyetlerle beslenen damarların ne hale geldiğini bizzat görme şansı elde ettim.
Aynı zamanda Amerika’da bulunduğum süre içinde etrafımdaki insanları da gözlemleme imkanım oldu.
Şu anda Amerika’daki insanların %57’si kalp damar rahatsızlıklarından dolayı hayatlarını kaybediyor. Altında yatan sebebi bulmak çok zor değil. Sokağa çıkıp 15 dakikalık bir yürüyüş yaptığınızda dahi nedeni görebilirsiniz.
İnsanlar ya obez ya da en iyi ihtimalle bizim balık etli olarak kullandığımız tabirle normalin üstünde kiloya sahip.
Fazla kilo nelere yol açıyor? Tekrar bir üstünden geçelim.
Gün içinde harcadığımızdan fazla enerji aldığımızda, alınan enerjinin tüketilemeyeni yağ olarak vücudumuzda depo ediliyor. Bu durum uzun süreli devam ettiğinde size getirisi kilo oluyor.
Yağ dokunuz büyüyor, yetmiyor elzem önem taşıyan organlarımız etrafında birikiyor, o da yetmiyor metabolizmamızı bozup bir takım hastalılara yol açıyor. Bunlardan bir tanesi tip 2 diyabet. Bir diğeri ise kalp ve damar rahatsızlıkları. Diyabetiniz ilerlerse damar rahatsızlıkları da ortaya çıkabiliyor.
İki başa çıkması zor hastalıkla birden mücadele ederek yaşamaya çalışıyorsunuz. Tabi buna gerçekten yaşamak denirse…
Diyetteki kısıtlamalar bir yana, hastalıklardan sonra hiç bitmeyecek yasaklar ile birlikte hayatınızı devam ettirmek zorunda kalıyorsunuz. Çiğnediğiniz her yasakta ömrünüzden dakikalar çalmış oluyorsunuz.
Gördüğüm o ki, Amerikalılar yasak dinlemiyorlar, obez olsalar dahi yeme alışkanlıklarını değiştirmeden hayatlarını sürdürüyorlar. İstatistikler de hayatlarını neden kaybettiklerini gözler önüne seriyor. Evet görünen sebep kalp damar rahatsızlıları, ancak altında yatan sebep ise fazla kiloları.
Peki bunların hepsini neden anlattım?
Biz Amerika mıyız ki bu kız bunları uzun uzun anlatıyor dediğinizi duyar gibiyim.
Evet biz Amerika değiliz, fakat beslenme alışkanlıklarında Amerika olma yolunda sağlam adımlarla yürüyoruz.
Bunu size, karşılaştırmalar yaparak göstermek istiyorum.
Amerikalılarda kahvaltı diye bir kültür yok
Eğer kahvaltı yapıyorlarsa (büyük bir kısmı yapmayıp kahve ile kahvaltı öğününü geçiştiriyor) mısır gevreği, bagel (simite benzeyen karbonhidrat ve yağdan oluşan bir yiyecek), kruvasan veya en iyi ihtimalle ekmeğin arasına yumurta kırıp yiyorlar.
Nerede peynir, nerede zeytin, nerede kahvaltımızı zenginleştiren yeşillikler.
Biz de ağırlaşan yaşam koşulları nedeniyle yarım saatlik fazla uykuya kahvaltılarımızı feda eder olduk. Güzelim Türk kahvaltılarının yerini, iş yerinde yenilen poğaça, simit gibi kalitesiz karbonhidratlar ele geçirdi.
Bu şekilde kahvaltılarımızı geçiştirmeye devam edersek, kilo kaybedemeyenlerden şikayet edenlerin sayısı artacak. Benden söylemesi.
Berbat öğlen yemekleri yiyorlar
Amerikalıların öğlen yemekleri genel olarak makarna, pizza, sandviç veya hamburgerden oluşuyor. İnsan her gün bu üçlüyü döndürüp döndürüp yerse elbette tabiri caizse hamburgere dönüşür.
Biz ne yapar olduk? Güzelim sulu bakliyat, sebze yemeklerimiz varken vitamin ve mineral oranı düşük makarnalar, hamburgerler, sandviçler tercih etmeye başladık.
Evet biz de yiyelim bu hızlı yemekleri ama en kötü ihtimalle iki haftada bire düşürelim.
Amerikalıların en sevdikleri atıştırmalıkları cips
Her yerde küçük paketler halinde satılan cipsler görebilirsiniz. Acıktıklarında akşam yemeğine kadar guruldayan midelerini susturmak için trans yağ, tuz ve şeker oranından zengin oldukça kalitesiz olan bu atıştırmalıkları tercih ediyorlar.
Çok şükür ki Türkiye’de henüz yaygın bir gelenek haline gelmedi. Ancak yeni nesil çocuklar bu kadar sık cips yemeye devam ederlerse, omega 3 kaynağı açısından büyük önem taşıyan kuru yemişlerimiz ara öğün listelerinden çıkacakmış gibi görünüyor.
Şimdiden çocuklarınızın ve kendinizin cips tüketimini kısıtlamalısınız. Aksi takdirde Amerikalıların çirkin beslenme alışkanlıklarına bir adım daha yaklaşmış oluruz.
Şekerli içecekler çok tüketiliyor
Amerikalılara beslenme açısından benzemeye başlayışımızın kanıtlarından bir tanesi de tüketilen şekerli içecekler.
Orada kola, gazoz gibi asitli ve müthiş şekerli içecekler adeta milli içki. Herkesin elinde her saat başı görebilirsiniz. Bunun yanında, ekstra krema eklenmiş kahveler mi dersiniz, milkshakeler mi bulursunuz…
Bir litrelik karton bardaklarda yukarıda sözü geçen içecekler veriliyor. Onları gördüğümde devamlı içimden “Bu insanlar çıldırmış olmalı” diye geçiriyordum. Bedenlerine çok yazık ettiklerinden dolayı üzülüyordum da.
Türkiye’ye döndüğümde fark ettim ki bu tip çok şekerli, asitli içecekler burada da ne kadar normalleşmiş.
Nerede bizim ayranımız?
Dışarıda yemek yediğim zamanlarda masalarda kola ve gazozdan başka bir içecek göremiyorum. Ellerinde kremalı içeceklerin en büyük boyu olan insanların sayısı ne kadar da fazlalaşmış.
Ayrana dönsek ne güzel olur öyle değil mi?
Büyük porsiyonlar tüketiliyor
Amerika’da insanlar ekstra large olduğu için porsiyonlarda ekstra large olmuş, ya da denklem tam tersi yönde mi ilerliyor orasını bilemeyeceğim. Ancak bildiğim şey şu ki, burada porsiyonlar artan bir grafik izliyor.
Kocaman hamburgerler var neredeyse ağımıza sığmayacak, büyük boy patates kızartmaları, şekerli içecekler. Durum kötü. Çok yemeye alışırsak, yemek konularında kendimizi kontrol etmek daha da güçleşir.
Amerika’da insanların kilolu olmalarının bir sebebi de kendilerini kontrol edemeyişleri.
Dikkat etmeliyiz, porsiyonlarımızı büyütüp kontrolümüzü kaybetmemeliyiz.
Amerikalılar da tatlıya bayılıyorlar
Yalnız öyle bir tatlı düşünün ki içinde un ve şeker olsun, kızgın yağda kızartılsın, üstüne tekrar şeker dökülsün…
Orada bütün dükkanlar bu tatlılardan kaynıyor. Üstelik fiyatları da oldukça düşük. İnsanlar her gün o tatlılardan onlarca tüketiyorlar. Neyse ki henüz burada o kadar yaygın değil. Kötü haber şu ki yaygınlaşmaya başladı.
İzin vermeyelim. Bunu bedenimize yapmayalım!
Her geçen gün değişiyoruz. Fikirlerimiz, kıyafetlerimiz, saçlarımız, yeme alışkanlıklarımız…
Yeme alışkanlıklarımızın değişimi ne yazık ki iyi bir yönde ilerlemiyor. Git gide kötüleşiyor. Amerika’ya benziyoruz.
Hatırlıyorum da benim çocukluğumda fast food restoranları, kremalı kahve satan dükkanlar ne kadar da azdı. Şimdi ise ne kadar çoğaldı. Demek ki bu yönde bir talep var. Demek ki bu yöne doğru kayıyoruz.
Bunun bir an önce farkına varıp, güzel beslenme alışkanlıklarımızı terk etmemeliyiz.
Yarım saat uykuyla kahvaltılarımızı değiştirmemeliyiz.
Güzel beslenme alışkanlıklarını benimseyelim ki yaşam kalitemiz de güzel olsun.
Yakın zamanda tekrar görüşmek üzere. Bana dilediğiniz zaman ebru@ebrupelin adresinden ulaşarak sorularınızı yöneltebilirsiniz.
Ebru Pelin
2 Responses to Amerika’da Gözlemlediğim Zayıflama Hataları ve Türkiye’nin Hızla Amerikalılaşması